Dünya sahnesinde çifte standart, artık gizli bir politika değil, apaçık bir norm haline geldi. Özellikle konu nükleer silah olduğunda, bu çifte standart daha da keskinleşiyor.
🧨 Kim Nükleer Olunca Tehlike?
ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler; nükleer silahlarını “dünya güvenliği için” bulundurduklarını iddia ederken, İran, Kuzey Kore gibi ülkelerin bu silahları üretmesi “küresel tehdit” olarak lanse edilir.
🔍 İsrail Örneği
İsrail’in resmen açıklamadığı ancak herkesin bildiği bir nükleer kapasitesi var. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı bu konuda sessiz, BM bile görmezden geliyor. Ama İran nükleer programını duyurduğunda dünyada fırtınalar kopuyor.
🎭 Güçlülerin Adaleti
Sorun nükleer silah değil. Sorun, kimin elinde olduğu. Sistem, güçlünün tanımına göre şekilleniyor. Eğer sen "bizden biriysen", silahın "barışı korur". Değilsen "terör tehlikesi" olursun.
🧠 Nükleer Savaş Değil, Zihinsel Savaş
Dünya medyası da bu oyunun bir parçası. Telkinlerle, haber başlıklarıyla zihinlere şu kod yerleştiriliyor: "Bazı ülkeler asla hata yapmaz. Diğerleri doğuştan tehdit."
📌 Sonuçta: Bu Adalet Değil
Nükleer adalet, sadece nükleerin kontrolüyle değil, ahlaki tutarlılıkla sağlanır. Bugünkü tablo, bir adalet değil; güçlünün meşrulaştırdığı bir çifte standart sistemidir.
"Silah değil, kimliğin tehlikeli."
İnsanlık gerçek barışı istiyorsa, önce dürüst olmalı. Güç kimin elindeyse değil, nasıl kullanıldığına göre değerlendirilmeli. Ve her şeyden önce, adalet bir kıta ya da ideolojiye göre değişmemeli.
Teşekkürler
EmoticonEmoticon